Adaların adası, en sevimli Avrupa Adası’na merhaba diyelim mi? Ulaşımı kolay, elini atsan uzanacak kadar yakın ama bir o kadar da başka bir ülke olan ismi bile şirin ada Sakız Adası. Eğer ben yazıyı okumasam da olur, madem o kadar videolu gezi rehberi yazdın önce onu izlerim diyenlerdenseniz, buyrun efenim videom hemen aşağıda. Beğenirseniz Youtube’dan abone olmayı unutmayın ama. 🙂
Nasıl Gidilir?
Çeşme’den atlıyorsunuz feribotlara sadece 45 dakikada ulaşıyorsunuz Sakız Adası’na. Daha hızlı beklerdim ben diyenlere bir cevabım var. Bi’ kaç Euro daha fazla para ödeyerek sadece 20 dakikada da ulaşabilirsiniz adaya. İşte bu kadar kolay.
Bizim tercihimiz Ertürk Lines oldu. Fiyat* bilgileri hoop aşağıda.
- Normal Hat – 45 dk: 25 Euro
- Hızlı Hat – 20 dk: 30 Euro
*Fiyatlar gidiş dönüş fiyatlardır.
Nasıl Gezelim?
Ya turla gidersiniz, rehberler gezdirir ya da bizim gibi kendiniz gezersiniz. Zaten bizim pusulalar genelde kendileri gezmeyi sever. O zaman siz pusulalara biz ne ile gezdik açıklıyoruz. ATV!!!! Eveeeet. Hem de Kasım ayında bile bindik ATV’ye. Hava zaten Ege iklimi ne kadar soğuk olabilir ki? İsteseniz 4 mevsim bile ATV’ye binebilirsiniz. Panaromik olarak, püfür püfür şehri gezmek kesinlikle çok güzel oluyor hem de gezinize bir macera daha ekliyorsunuz.
- ATV kiralama ücretleri 15-20 Euro oluyor.
- Araba kiralamak ise 20 Euro’dan başlıyor.
*Sezon yaza doğru yaklaştıkça, fiyatlar artıyor.
Nereden kiralayalım ha Seray derseniz, vapur sizi şehir merkezinde indiriyor. İşte tam o indiğiniz yerde sıra sıra araç kiralama ofisleri bulunuyor. Yan yana seç beğen al. Biz gidip en ucuzu hangisi sorup, öğrenip hemen oradan kiralıyoruz. ATV’yi 15 Euro’ya kiraladık. (N.Kovas diye bir yerden.)
Chios
Sakız Adası ismini şehir merkezinden almıştır. Yunanca da Hios olarak okunuyor. Küçük ama bir o kadar da sevimli bir adadır. Adayı kucaklayasım gelir benim mesela. Orta Çağ’dan bu yana şehrin yalnızca şehir merkezi bölgesi yeni modern yapılara sahipken, geri kalan köyleri Orta Çağ mimarisini hala koruyor. Bu nedenle şehir merkezinde çok vakit kaybetmeyip hemen Güney köylerine iniyoruz.
Şehir merkezinde ne yapılır diye illa soracak olursanız bir kaç önerim olur. Gyros denen içi cacıklı Yunan dönerinden mutlaka yiyin. Sahil şeridince gyros satan yerler görebilirsiniz. Eğlence mekanı olarak da yine tavernalarda eğlenebilirsiniz. Biz dönmeden önce mutlaka herhangi bir süper marketine uğrayıp Türkiye’de bulamayıp Yunanistan’dan aldığımız yiyecek içeceklerden alıp feribota öyle dönüyoruz. Mesela Gouda peyniri ülkemizde çok pahalı ama Sakız’da yok pahasına satın alabilirsiniz.
Karfas
Güneye doğru ilerlerken karşınıza ilk olarak Kambos bölgesindeki Karfas çıkacaktır. Buranın önemi Sakız Adası’nın şehir merkezinden sonra en kalabalık ikinci yerleşim yeri olması. Orta Çağ esintilerine tıpkı şehir merkezindeki gibi pek rastlayamazsınız. Fakat sahili!!! Sahili gerçekten çok güzel ve Çeşme manzarasıyla yüzebilirsiniz. Özellikle çocuklu aileler için çok iyi çünkü deniz oldukça sığ. Eksisi yok mu derseniz, var. Galiba bizim Türkler hep birbirine bu sahili önermiş, yazın inanılmaz kalabalık oluyor. Fakat üzülmek yok. Ben size yazının devamında favori plajlarımdan bahsedeceğim. 🙂
Lüks villaları ve turunçgil üretimiyle ile ün salan Karfas yazın tıklım tıklımken, kışın yoldan geçerken uğranan bir yer olarak karşınıza çıkacaktır.
Bu noktada söylemem gerekir ki ATV ile dolaşmak gerçekten çok keyifli. Bunu da araya sokayım hemen. 🙂 ATV ya da araçla ilerlerken yol kenarında çok fazla sayıda Anıt Taşı göreceksiniz. Aşağıdaki görselde neye benziyor bakabilirsiniz.
Bu Anıt Taşları o noktada kaza yapıp yaşamını yitiren kişiler için aileleri tarafında yaptırılıyor. İçerisinde Meryem Ana, mum, su gibi objeler oluyor. Ailesi ziyarete geldikçe suyu, mumu tazeliyor. Anısının dışında toplumsal bir hizmete de amaç ediyor. Anıt taşlarını gören kişilerin daha dikkatli olması için bir uyarı niteliğinde. Gerçekten anıt taşlarını gördükçe insanın hızını düşüresi geliyor. Bu Anıt Taşları’nı sadece Sakız Adası’nda değil Yunanistan’ın her yerinde görmek mümkün.
Armolia Köyü
Bu köy de yine güzeller güzeli Pyrgi Köyü’ne doğru giderken mola verebileceğiniz bir köy. Orta Çağ esintilerini hala tam anlamıyla göremeyeceksiniz ama az kaldı dayanın. 🙂 Köy seramik ve çömlek yapımıyla ünlüdür. Zamanınız varsa çömlek yapım aşamalarını da izleyebilirsiniz.
Hediyelik eşyaları nereden alırız diye düşünmeyin. Hemen dalın bir dükkana magnetinizi, shot bardağınızı buradan alın. Yanında sakız şekeri ikram eden teyzeleri çok seveceksiniz. Nereli olduğumuzu bilemeyen teyzelere Türk’üz dediğimizde ise yapıştırıyorlar üç beş kelime bildikleri Türkçe’yi. Önyargılı olan arkadaşlara sesleniyorum, burada öyle bir düşmanlık kalmamış. Zaten iki taraf birbirine bu kadar çok benzerken neyin düşmanlığı? Baklava senin, yoğurt benim. Hepsi hepimizin işte. Zaten yaşamışız aynı yerde. Senin olsa ne olur, benim olsa ne olur? Ortak kelimeden geçilmiyor etraf. Cacık sonuna -i ekle cacıki, kalamar sonuna -i ekle kalamari, dolma desen dolmades. Bütün kelimelerimizin sonuna -i ya da -des ekleyerek Yunanca konuşabilirsiniz. 🙂
E beğendiniz mi Armolia’yı? Bu daha hiç bir şey değil gelin bizimle. Pyrgi’ye doğru gidiyoruz. Çok güzel ama Sakız Adası’nda hala bir sakız ağacı göremedik Seray demeyin. Yol üzerinde bir sürü Sakız Ağacı göreceksiniz. İnin araçtan size biraz sakız ağacından bahsedeyim.
Tipi bile tatlı olan bu ağaçlardan böyle tatlı bir sakız aroması akması gayet normal. Ağaç dallarından falım, vivident çıkacak diye beklemeyin. Bu sakızlar bildiğiniz muhallebinin içindeki damla sakızları. Bu arada sakızın Yunancası Mastika’dır, aklınızda bulunsun. 🙂
Sakız Ağaçları
Sakız ağaçlarının altlarını hep kireçle örtülü göreceksiniz. Onlar Kalsiyum Karbonat. Neden yerde diye soracak olursanız yere düşen sakızların toprakla karışıp kirlenmesini engelliyorlar.
Peki ağaç nasıl üretiyor bu sakızları? Ağacın gövdesine en alttan başlayarak kesik atıyorlar, belli bir seviyeye gelince duruyorlar. 2 hafta sonra kaldıkları yerden yukarı çıkıp bir kademe daha çiziyorlar. Böyle kademeli çizmelerinin sebebi de ağacı küstürmemek. Sakızı kan gibi düşünün. Kediniz sizi çizse ölmezsiniz ama her yeriniz öyle çizikler olsa kan kaybından gidersiniz ağaçlar da aynı mantıkla kademeli çiziliyor ve 1 cm boyutundaki çiziklerden reçine benzeri özüt damla damla akmaya başlıyor. Bizdeki adının damla sakızı olması da oradan geliyor. Yerde biriken damla sakızları toplandıktan sonra ayıklama ve yıkama sürecinden geçiyor.
Sonra bakkallardaki damla sakızından oluyorlar. 🙂 Ağacı parmakladım baktım tadına. Oldukça yoğun bir sakız tadı geldi. Elim yapış yapış oldu. 🙂
Pyrgi
İşte benim filmlerden fırlamış canım, sevimli dünya üzerindeki eeeeen en en güzel köy! Benim güzel Pyrgi köyüm. Eskiden defter kenarına çizdiğimiz desenleri evlerin üzerinde göreceğiniz, orta çağ dokusunu içinizde hissedeceğiniz benim canım köyüm Pyrgi’m. Benim köyüm diyorum, o kadar sahiplendim.
Köyün merkeziyle başlıyorum. Merkezde bir kilise etrafında dükkanlar ve yiyeceklerin satıldığı küçük büfeler var. En çok dikkatinizi çekecek Pyrgi evleri ise tam da burada bulunuyor. Ksista diye yazılan Sista diye okunan bir teknikle evleri ilmek ilmek işlemişler. Çizgi filmin içine alıyor köy sizi. Televizyonun içinde buluyorsunuz kendinizi. Nasıl mı yapıyorlar?
Zamanında çok fazla volkanik patlamalar olmuş bu sebeple, siyah volkanik kumlu plajları da görebilirsiniz Sakız Adası’nda. Önce bu siyah kumla sıvıyorlar. İkinci katı ise kireçle kaplıyorlar. Kuruduktan sonra beyaz kireci kazıyarak siyah kumları içinden görünür hale getiriyorlar ve ortaya bu muazzam evler çıkıyor. Bugünlerde maalesef bu işin ticareti çok pahalıya gelmiş ve köyün gençleri işlemeciliğini bilse de cep yakan fiyatlardan dolayı yavaş yavaş bu sistemden elini eteğini çekmiş durumdalar. Kalan sağlar bizimdir deyip devam ediyoruz.
Christophe amcayı tanırsınız. Kristof Kolomb amcadan bahsediyorum ya. Kaşif en sevdiğim ülkeyi bulmuş sağolsun. 😉 Asıl ismi Christopher Columbus. Sonundaki -us eki beni Sakızlı olabileceğine inandırıyor. Bazı kaynaklar der ki Kristof Kolomb Sakızlı’ymış. Bak sen! Keşif için sefere çıkmadan önce de Sakız Adası’ndaki evinde hazırlanmış. Denizcilikle ilgili bilgileri topladığı evini de Pyrgi’de görebilirsiniz.
Ek bilgi: Köyün yarısının soyadı Kolombus. Ben kaynakların yalancısıyım. 😀
Pyrgi adını ortasında bulunan Pyrgos isimli kaleden almış. Pyrgos kale demek bu arada. Damla sakızı eski zamanlarda böyle değil pahalı, korsanlar sakız çalmaya gelirmiş. Saldırı olursa sakızları ve kendilerini korumak için bu kaleye sığınırlarmış. Sakız da sakız yani adanın sadece güneyinde yetişiyor. Biz de o yüzden verimli topraklarda gezelim dedik zaten. 😛
Söylemeden geçmeyeyim köy tam bir mühendislik harikası. Daracık labirent sokakları, bitişik çatıları maksimum 25 metrekare boyutları sayesinde korsanlardan korunmuşlar. Ortasında bulunan 14 metrelik kulesi sayesinde de gözlem yapabiliyorlar. Böylece çok değerli sakızlarını koruyabiliyorlar. Kendinizi çizgi film ya da bir filmin içerisinde hissetmek mümkün.
Mesta
Asıl Orta Çağ’ı damarlarınızda hissedeceğiniz, kendinizi labirentte korsancılık oynarken bulabileceğiniz bir diğer mühendislik harikası köy: Mesta!
Hiç mi yapın bozulmaz be köy! Beşgen bir kale olarak dizayn edilmiş. İçi yine labirent ve daracık sokaklardan oluşuyor. Bu sefer gerçekten aşırı dar sokaklar ve bitişik çatılı evler çok net bir şekilde gözlemleniyor.
Yine deniz kıyısında değil içeri inşa edilmiş köy. Sakızları korumak bu köye de düşmüş. Mantık aynı ortada kale en ortasında kilise ve kule. Pyrgi dörtgen, Mesta ise beşgen. Hep kemerli yapıların arasından yürüyorsunuz. Yolların kemerli olmasının nedeni evlerin kemerlerin üzerinden birleşik olmasıdır. Sebebi saldırı esnasında kalenin tüm kapıları kapatılıyor. Yüksek duvarlardan korsanların tırmanması zaten imkansız. Köylü içeride kalıyor. Evlerden çıkmaları da yasak evde un bitse, su bitse napacaklar? Damdan dama komşularını ziyaret edip eksiklerini tamamlayacaklar. Mantık tamamen bu yani.
Mesta’nın esrarengiz sokaklarında dolaştıktan sonra istikamet Olympi!
Olympi
Yine Mesta ve Pyrgi gibi kale şeklinde dizayn edilmiş. Bu defa dörtgen bir kalenin içerisine giriyorsunuz. 20 m yüksekliğinde kulesi ve korunaklı kale içi evleri, dar sokakları sebebiyle gönlümüzü kazanıyor ama Mesta benim için rüyaydı. Mesta’dan sonra gördüğüm için Olympi’ye o kadar hayranlık beslemedim. Mesta’nın daha da dar sokaklarından dolayıdır belki bilemedim. 🙂 Bu arada bizim zamanımız olmadığı için uğrayamadığımız Olympi Mağarası’na da gidebilirsiniz. İçerisinde göz alıcı dikit ve sarkıtlar varmış.
Küçük bir bilgi: Bu üç köyde de siyah giyinmiş yaşlı teyzeleri göreceksiniz. O kişiler dul insanlar ve yas tuttukları için öyle giyiniyorlar. O nedenle lütfen onların fotoğraflarını izinsiz çekmeyin, rahatsız oluyorlar.
Akşam olduğunda Olympi’de olmamız tesadüf değildi, bilinçli bir hareketti. 🙂 Yemek vakti!!! Olympi’de yediğimiz akşam yemeği de akşam yemeğiydi hani. Öncelikle bir ipucu vereyim size. Yunanistan’da ne söylerseniz söyleyin devasa büyüklükteki porsiyonlarda geliyor. Çok acıkır da bizim gibi her şeyi yemeye kalkarsanız, masa da yemeğin yarısından fazlasını bırakırsınız. Amethistos Restoran, Olympi’de bulunan Trip Advisor’dan oldukça yüksek puan alan ve puanı bizce sonuna kadar hakeden bir yerdi. Hazır yeri gelmişken ne yenir rehberimize geçelim.
Sakız Adası’nda ne yenir?
- Bütün deniz ürünleri yenir.
- Karides, kalamar, ızgara ahtapot özellikle tercih edilmeli.
- Yöresel Mastello Peyniri: hellim peynirine benziyor.
- Greek Salad yani Yunan Salatası
- İçecek olarak Uzo: bizim rakımızla benzeşir.
- Gyros: Bizim kişisel favorimiz. Cacıklı Yunan döneri olarak çevirebilirim sizlere. Yunanlara özgü pita ekmeğinin içerisinde, cacık, patates kızartması, salata ile birlikte et çeşitleri oluyor. Ben tavuklusunu seviyorum. Özellikle Sakız Adası merkezi Chios’da sayıca çok fazla yerde var.
- 2-3 Euro’ya içebileceğiniz, lezzetli, adanın resmi içeceği Frappe.
Kahvaltı: Feribottan merkeze iner inmez Ahni Kanela’ya gidip Donut yiyebilirsiniz. Biz donut sevdiğimiz için orayı tercih ettik.
Diğer bi seçenek ise merkezdeki tavernalarda da kahvaltılar olabiliyor sabahları mesela Tzivaeri Restaurant.
Yine kişisel tercihim sokakta kahve bile satan yerlerde bulabileceğiniz börek, çörek gibi hamur işleri.
Öğle Yemeği: Bulunduğunuz yerde Gyros satan yerler mutlaka vardır. Tavuklu bir Gyros mideye indirin. 🙂
Tatlı: Loukoumades dedikleri bizim lokmalarımıza (şaşırdık mı lokma-des 🙂 ) benzer tatlıları var. Pek çok yerde bulabilirsiniz ama bizce en güzeli Mesta’daki Kanellos adlı mekan.
Bir diğer seçenek ise Pyrgi merkezde. Merkezin tam ortasında waffle satan bir dükkan göreceksiniz, top şeklinde wafflelar servis ediliyor. Üzerine buenos diye bir sos döküyorlar. Hani bizim Kinder Bueno’ların içindeki beyaz mükemmel bir çikolata akar ya ondan yani. 🙂 Onun nerede satıldığını bulursanız bize de söyleyin. Biz bulamadık.
Akşam Yemeği: Olympi’de Amethistos adlı mekan bizden tam not aldı. Uygun fiyatlarının yanı sıra, büyük porsiyonları da var. O yüzden siparişi verirken dikkat edin, çok söylemeyin. Bir de sahibi dayanamıyor size koca koca tabaklarda bir şeyler ikram ediyor. Bu arada nerede yerseniz yiyin menüde Türkçe açıklamalara rastlamak mümkün. 🙂
Sakız Adası’nda nerede kalınır?
Biz Pyrgi köyünde Mastiha House‘da kaldık. Gayet memnun ayrıldık ve öneriyoruz.
Otel odaları gerçekten orta çağdan fırlamış gibi, özü korunarak dekore edilmiş. Sahibi olan Yunan ablamız da yıllarca Amerika’da New York City’de yaşadığı için şakır şakır İngilizce’si var. Hem çok sevimli hem de çok yüksek fiyatlı olmayan bir butik otel.
Sakız Adası’nda Alışveriş
- Armolia köyünden seramik ve çömlek alabilirsiniz.
- Her köyden ayrı ayrı magnetlerinizi toplayabilirsiniz.
- Duty Free konusuna gelecek olursanız, Sakız Adası’nda Duty Free yok. O işlerinizi Çeşme’den halledebilirsiniz.
- Sakız merkezde gördüğünüz ilk süper markete dalın ve ucuz peynirlerden, ithal soslardan, Türkiye’de bulamadığınız yiyecek, içeceklerden uygun fiyata alma şansını yakalayın.
- Sakız ürünlerinin satıldığı sayısız dükkandan da Mastika (Sakız Likörü), sakız şekeri, bildiğimiz damla sakızı almayı unutmayın. 🙂
Sakız Adası Plajları
Son olarak Sakız Adası’nın plajlarından bahsetmeden geçmiyorum.
Karfas Plajı: Yazının başlarında da bahsettiğim gibi şehir merkezinin bir kaç km güneyinde suyu çok sığ ve çok sıcak bir plaj bu sebeple çocuklu aileler için çok uygundur. Karşı kıyısında Çeşme’ye bakarak yüzme keyfi ayrıdır. 🙂 Ancak maalesef yukarıda da dediğim gibi yüksek sezonda giderseniz çok kalabalık oluyor. O zaman başka seçenekleri sayıyorum.
Mavra Volia Plajı: Volkanik yapısından bahsettim ya adanın işte o siyah kumları görebileceğiniz Pyrgi’ye oldukça yakın Mavra Volia Plajı çok berrak bir denize sahip. Siyah kumlardan ötürü denizi de siyah görünüyor. Benim en sevdiğim plaj bu plaj. 🙂 Burası kumluk değil, taşlık bir plaj. Sakızlılar daha çok taşlık plajlardan hoşlanıyor ve kumlu plajların sayısı şansa oldukça az.
Apothika Plajı: Bu plaj da Mesta köyüne yakın bir plaj, yine taşlık bir plaj. Arabayı yukarıda bırakıp merdivenlerden plaja inebilirsiniz. Eğer su sporları yapacağım derseniz burada su sporlarını rahatlıkla yapabilirsiniz.
Lithi Plajı: İşte kumdan plaj arayanlara çare burası. Hem çok berrak hem de tavernalara çok yakın. Biz bu gezide Lithi’ye yer veremedik kısa zamandan dolayı ama sizler zamanınız varsa mutlaka uğrayın. 🙂
Bu arada plaj demişken, gördüğüm en güzel denizlerden Thalatta Kamp’ın denizine de göz atın derim. Yunanistan’da en güzel kamp nerede yapılır öğrenmek için buraya tıklayabilirsiniz.
Benim Sakız Adası notlarım böyleydi. Biz çok eğlendik, umarım siz de çok eğlenirsiniz. 🙂 Giderseniz bize yazmayı unutmayın. Bizi daha yakından tanıyabilmek için bizi Instagram ve Youtube hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.
Amsterdam gezi notlarım için tık tık.
Instagram: @serayinpusulasi
www.instagram.com/serayinpusulasi
Youtube: Seray’ın Pusulası
www.youtube.com/serayinpusulasi
2 yorumlar
[…] Avrupa […]
[…] Avrupa […]